İsa Mesih dirilmiştir, şimdi diridir, yücelerde egemendir, yeniden gelişi çok  yakındır. O’nun bağlısı somut ve sağlam gönençtedir. Dirilip göklere giden Mesih günahlı insanı kurtarır; hem yeniliğe kavuşan, hem de sonsuz güvencesiyle dolan yaşamı gerçekleştirir. Durgun, durağan su birikintisine karşı coşkunlukla akan ırmak neyse, diri Mesih’e iman da töreci, biçimci, kalıplaşmış inanç karşısında öyledir. Tanrı’ya binlerce şükür. „İsa Mesih bizim suçlarımız için ölüme verildi ve doğruluğumuz için ölümden dirildi“ (Romalılar 4:25).

Günahsız canını günahlı insan yararına kurtulmalık olarak sunmaya, ölmeye ve yeniden dirilip kurtarıcımız olmaya gelen Mesih şunları söyledi: „Size önemle belirtirim: Yere düşüp de ölmeyen buğday tanesi tek başına kalır. Ama ölürse bol ürün getirir. Canını seven onu yitirir. Bu dünyada canını  hiçe sayan ise onu sonsuz yaşam için saklar… Canını kurtarmaya çalışan herkes onu yitirecektir; ama yitiren onu koruyacaktır“ (Yuhanna 12:24,25; Luka 17:33).

Çok iyi tanıdığın, sevdiğin, ilgilendiğin birinin öldüğünü, gömüldüğünü gördükten sonra üçüncü gün kendisini dipdiri olarak görsen, o seninle konuşsa oturup yemek yese, sana belirli görevler verse herhalde tepen uçar. Kuşkusuz, doğaüstü bir durumla karşılaşmakta olduğunu bilir, aklın düşüncen insan gücü ve yeterliliği ötesinde bir olguya giderdi. İsa Mesih’in öğrencileri böyle bir gelişimle yüzyüze geldiklerinde ilkin buna inanamadılar. Doğal bireyler olarak doğaötesi bir olayın önemini hemen kavrayamadılar, ama Rab İsa’yı yeniden görüşte O’nun dirildiğini anladılar, bunun peygamberlerce bildirildiğini anımsadılar.

Eski Antlaşma’da Tanrı esiniyle bildirilen peygamberlik sözlerinde, Mesih’in öleceği ve mezarında bırakılmayacağı defalarca belirtilmemiş miydi? İşte bunlardan birkaçı: „Çünkü sen canımı ölüler ülkesine, Kutsalın’ı da çürüme görmeye bırakmazsın… Çünkü bana karşı lütfun yücedir; canımı ölüler ülkesinin derinlerinden kurtardın… Ya RAB, canımı ölüler ülkesinden çıkardın; mezara inmeyeyim diye beni yaşattın… Ama Tanrı ölüler ülkesinin gücünden canımı kurtaracaktır; çünkü beni kabul edecektir… Ama O’nu
ezmek RABBE hoş göründü; O’nu eleme düşürdü; O’nun canı günah sunusu kılınınca soyunu görecek, yaşamının günlerini uzatacak ve RABBİN amacı O’nun elinde ilerleyecek. Canının emeği ürününü görerek doyacak. Doğru uşağım kendi bilgisiyle  birçoklarını  doğru  kılacak,  kötülüklerini  de  kendisi  yüklenecek… Ben ise bilirim ki, Kurtarıcım diridir ve sonunda toprağın üzerinde dikilecektir… Daha şimdiden, işte şahidim göklerdedir ve benim için şahadet eden yücelerdedir“  (Mezmur 16:10; 86:13; 30:3; 49:15; Yeşaya 53:10,11; Eyup 19:25; 16:19).
Peygamberler Rab İsa’nın erden bir kızdan, Beytlehem kasabasında doğacağını önceden bildirdi. Tıpkı bunun gibi, ölüler arasından dirileceğini de bildirdi. Doğuşunu gökyüzünde melekler ilahi sesleriyle kutladı. Dirilişini boş mezarın başında iki melek orayı ziyarete gelen kadınlara sordukları bir soruyla kanıtladı: „Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?“ (Luka 24:5). Bunun gibi, göklere yükselen dirilmiş Mesih’in yeniden geleceğini iki melek, şaşkınlıkla göğe bakan öğrencilere açıkladı: „Sizin aranızdan göğe alınan bu İsa’nın göğe gittiğini nasıl gördünüzse, O öyle gelecektir“ (Habercilerin İşleri 1:11). Mesih göklerde günahlılar için aracılık etmektedir.

Tanrı Sözü’nde İsa’nın dirilişi ‚Ölülerin ilk turfandası diye betimlenir. Acımasız mezarın gücünü alt ederek dirilen kurtarıcı İsa Mesih, günahtan arıttığı insan yüreğine girerek onu kutsal Tanrı’yla barıştırır. İlerideyse onun ölü bedenini yepyeni bir bedenle diriltir. Bu müjdeyi yayan haberci Pavlos günün en aydın ve gelişmiş kenti olan Atina’ya gelince, düşünürlere İsa Mesih’in dirilişinden söz etti. Bu bilgin insanlar şaşırıp kaldı. Her savı her düşünceyi evirip çevirerek tartışan  aydın kişiler, İsa Mesih’in dirilişini hiç duymamıştı, O’nun ileride bütün ölüleri dirilteceğini de bilmiyordu. Diriliş doğaüstü Tanrı işidir, sadece doğaüstü kavramla ve anlayışla bilinebilir. Mucize’nin anlamı, ademoğullarını aciz bırakmaktır. Oğlu Mesih’i ölüler arasından dirilten yüce Tanrı ölümlü insanları aciz bıraktı, biz acizlere diriliş gücünü verdi.

Mesih inancının siyasetsiz, savaşsız, kılıçsız bir yöntemle yükselmesi, yeryüzünün her yanına yayılması tek açıklayışla anlatılabilir: O’nun bağlıları dirilen Rableri’ni gözle gördü, diriliş olgusunu tümden yeterli Tanrı kanıtı olarak tanıdı, O’nun Eski Antlaşma peygamberleri tarafından bildirilen kurtarıcı-hükümran Mesih olduğuna inandı ve bu kesin gerçeği her yanda herkese güvenle yaydı. İsa Mesih’in haça çakılışı tüm tarihin dönüş noktası, dirilişiyse aynı tarihin doruğudur.

Mesih’in dirilişine inanlıları da, O’na iman etmeyenler de tanıklık etti. İnanlıların tanıklığı pek çoktur. İman etmeyenlerin istemeye istemeye buna tanıklıkta bulunmasıysa eşit oranda ilginçtir. Yahudiler’in dinsel-ulusal kurulu Sanhedrin, mezarı beklemeye koyulan askerlerin dirilişe ilişkin tanıklığını kabul etmekten başka hiçbir şey yapamazdı. Bunu yalanlamanın uydurma yollarını kurnazlıkla düzenledi. Bundan başka, kendi aralarından biri olan, dincilikte herkesten ileride bulunan Tarsus’lu Saul, Mesih’in adına ve bağlılarına saldırmaktayken birgün yücede dirilmiş İsa Mesih’i gördü, buna tanıklık etmeye başladı. Bu gelişim tüm Sanhedrin’i sarsmış olmalı ki,  sözbirliğiyle Tarsus’lu Saul’u öldürmeyi kararlaştırdılar.
Dirilişin tarihsel gerçek olduğunu yalanlayabilecek güç ve yetki yoktur. Asıl yalanlanan kuşak buna iman etmeyenler, doğal düzeyden bir santim yukarıya, ruhsal aşamaya erişemeyenlerdir. İsa Mesih’in dirilişi olmadan insanlık tarihi can sıkıcı, ruh bıktırıcı, yarını korkutucu bir olaylar zinciri olmaktan ileriye gidemeyecekti. Tüm tarihe anlam veren, heyecan getiren, imansızları derin derin düşündüren tümleme İsa Mesih’in ölüler arasından dirilişidir. „Ama gerçekte Mesih ölüler arasından dirilmiştir; uyuyanların ilk ürünüdür O. Çünkü ölüm insan aracılığıyla geldi, ölülerin dirilmesi de insan aracılığıyla oldu. Çünkü nasıl tümü Adem’e bağlılık yüzünden öldüyse, tümü de Mesih’e bağlılık yüzünden yaşama getirilecektir“ (I Korintoslulara 15:20-22).

Mesih’in yeniden doğmuş bağlısına O’nun dirilişi ileride bilinebilecek bir gizem değil, şimdiyle ilgili olgudur. İnanlı her gün, her an dirilen Mesih’le paydaşlıktadır. Mesih dirilmemişse her şey boştur, aldatıcıdır: İman da, umut da, sonsuz güvenliği de, kilise topluluğu da, dirilişi bekleme de.. Vaiz’in bildirdiği gibi, „Her şey boşun boşu!“ Ama sevinçle coşalım, Mesih dirildi. O gerçekten dirildi. Şu anda kesin dirilikle yücelerde egemendir. İnanlı dirilip yücelere giden Mesih’ten Kutsal Ruh armağanını aldı. Mesih’in inanlılarına gönderdiği Kutsal Ruh, Paraklit’tir: (Avutucu). O şu anda gördüğümüz çalkantılı dünyada Mesih’in inanlısını destekliyor, inanlıyla birlikte hergün şu duayı yükseltiyor: „Amin. Gel ya Rab Isa!“

Mesih’ten başka hiç kimse kendi isteğiyle ölüler dünyasına gitmedi, ne de hiçbir kimse kendi gücü ve yeterliliğiyle ölüler dünyasından ayrılabildi. O’nun ölüler dünyasına gidişi ölümün korkunç zincirlerini koparmasıydı; oradan ayrılışı da kendisine iman eden her cana, ölüme karşı yengi kazanıldığını, ölümün yenik düştüğünü, ölüm yetkisinin sadece geçici olduğunu bildirmesiydi.

Kurtarıcı Mesih günahlarımız için ölmeye geldiğini, üçüncü gündeyse dirileceğini olaydan önce belirtti: „Bundan sonra İsa Yeruşalem’e gitmesinin, İhtiyarlar, başrahipler ve dinsel yorumcular elinde yoğun işkence çekmesinin, öldürülmesinin ve üçüncü gün dirilmesinin gerekli olduğunu öğretmeye başladı“ (Matta 16:21). Sarsıcı gelişimin yaklaştığını kavrayarak acıda çalkalanan öğrencilerini O şöyle avuttu: „Size önemle belirtirim ki, ağlayıp dövüneceksiniz, ama dünya sevinecektir. Üzüntü çekeceksiniz, ama üzüntünüz sevince dönüşecektir“ (Yuhanna 16:20).

Haça çakılışının an konusu olduğunu anlayan üzüntülü öğrencilerine İsa, „Şimdi beni gönderene gidiyorum“ diyerek onları yüreklendirdi: „Ama ben ölümden dirildikten sonra sizlerden önce Galile’de olacağım“ (Matta 26:32). O, Lazar adındaki bir arkadaşını diriltmeye gidiyordu. Ölünün ağlamakta olan kız kardeşi Marta’ya şu somut avuntu sözünü söyledi: „Diriliş ve yaşam Ben’im. Bana iman eden ölmüş olsa da yaşayacaktır. Yaşamakta olan herhangi bir kimse bana iman ederse sonsuzluk boyunca hiç ölmeyecektir“ (Yuhanna 11:25,26).

Mesih mezar başında, „Lazar, dışarı gel!“ dediği anda, dört gündür ölü olan o insanı diriltti.  Böylesi  görülmemiş  bir gelişim ne Mesih’e, ne de O’nun eylemlerine katlanabi len din adamlarını çileden çıkardı; İsa’yı da, Lazar’ı da öldürmeyi tasarladılar. Lazar belirli bir süre yaşadı, ama sonunda yine öldü. Son diriliş değildi bu.

Dirilen Rab İsa Mesih, kendi dirilişinin gücüyle inanlılarını ölümsüz sonsuza diriltecek, ölümün de mezarın da kıskıvrak bağlayan bukağısını paramparça edecek. „Beni gönderenin isteği, bana verdiklerinin hiçbirini yitirmemem, onu son gün diriltmemdir. Çünkü Babam’ın isteği, Oğul’u görüp O’na iman eden herkesin sonsuz yaşamı olmasıdır. Son gün onu ben dirilteceğim“ (Yuhanna 6:39,40). Bu parlak eylemde Baba’yla Oğul’un etkisi eşit ve kesindir. „Rab İsa’yı dirilten Tanrı’nın bizleri de İsa’yla birlikte diriltip, sizlerle bir arada önünde durduracağını biliyoruz“ (II Korintoslulara  4:14).

Rab İsa Mesih’in görkemli dirilişi karanlığı ışığa dönüştürdü. „Haftanın ilk günü erkenden daha ortalık karanlıkken…“ (Yuhanna 20:1). „Kadınlar taşı mezardan yuvarlanmış buldular… ansızın yanlarında göz kamaştırıcı parlaklıkta giysiler kuşanmış iki adam durdu“ (Luka 24:1-4). O haçta asılırken tüm ülkeyi karanlık kapladı; çünkü güneşi yaratan, günahlılar için ölüyordu. Ama bu karanlık ışığın görkemini haber vermekteydi. Günah, ölüm, cehennem.. Kötülük güçlerinin egemen kesildiği dünyamız. Mesih’in dirilişi: Gerçeğin yalanı alt ettiği  Tanrı eylemi ve yengisi..

Mezarı ziyarete gelen Meryem oranın boş olduğunu görünce şaşırdı; ağlamaya başladı. Dirilen İsa onun karşısındaydı. Meryem O’nun İsa olduğunu anlayamadı. Rab ona, „Ey Kadın niçin ağlıyorsun, kimi arıyorsun?“ diye sorunca o, „Öğretmen!“ diyerek dirilen Rabbe tapındı. Meryem’in içindeki karanlık o anda ışığa dönüştü. İsa öğrencilerini şu sözlerle yüreklendirmişti: „Bunları size söyledim; bendeki sevinci duyasınız ve içiniz sevinç dolsun diye“ (Yuhanna 15:11).

Mesih’in dirilişi hiç avutulamayan ölüm acısını sevince dönüştürdü: „Haftanın ilk günü -aynı gün akşamleyin- öğrenciler Yahudi yetkililerin korkusundan kapalı kapıların ardında toplanmışlardı. İsa oraya geldi, ortada durup onlara, ‚Üzerinize esenlik olsun‘ dedi. Sonra elleriyle böğrünü gösterdi. Öğrenciler Rabbi görünce sevinçle doldular“ (Yuhanna 20:19,20). „Sevinçten ve gelişine şaşmaktan bir türlü inanamıyorlardı. İsa, ‚Burada yiyecek bir şeyiniz var mı?‘ diye sordu… Onlar da kendisine tapınıp büyük sevinç içinde Yeruşalem’e döndüler ve sürekli olarak tapınakta Tanrı’yı yücelttiler“ (Luka 24:41,52,53). Aynı sevinç Mesih’e iman edip arıtılanın gönencidir.

Rab İsa’nın dirilişi geceyi gündüze, üzüntüyü sevince, korkuyu yürekliliğe, sallantıyı sağlam temele dönüştürdü. Dirilen Mesih kaygılı insan yaşamını en yüksek aşamalara çıkarabilen evrensel gücün kaynağıdır. Sen O’nun diriliş gücüyle yenilenmiş, bu sevinçle güvenliğe kavuşmuş biri misin? Haberci Pavlos gibi şu dileği seslendirmek istemez misin? „Tüm isteğim, Mesih’i ve dirilişinin gücünü bilmek, O’nun çekmiş olduğu işkenceleri paylaşmak, O’nun gibi olmaktır“ (Filippililer 3:10).